Martı Jonathan Livingston - Richard Bach

01:32



Okuma listemdeki kitaplardan biriydi Martı. Sonunda okuma fırsatı buldum. Martı da görünüşte çocuk kitabı gibi dursa da yazarın anlatımı ve verdiği mesajlar göz önüne alındığında bu kitabı sadece bir çocuk kitabı gibi görmek aptallık olur bana göre. Zamanında bu kitap da "siyasi" bulunduğu gerekçesiyle toplatılmış Küçük Kara Balık'ın, Küçük Prens'in veya minik şeftalimizin başına gelenler martımızın da başına gelmiş, onlarca kopyası yakılmış, bulunduranlar suçlu bulunmuş vs vs... Neden peki? Sürünün parçası olmak istemeyen insanların gözlerini nasıl açabileceği ve bu süreçte başlarına nelerin geldiği anlatıldığı için olabilir mi? Çünkü sürüden ayrılanı kurt kapar değil mi. Bizler bunu bilmeli ve buna göre hareket etmeliyiz diye düşünmüş olmalı pek sevgili büyüklerimiz. Fazlasını düşünmek suç, fazlasını düşünen dışlanmalı itinayla, tıpkı Martı Jonathan gibi. 

Ek olarak kitapta Hıristiyanlığı sorgulayan bir anlatım da gözden kaçmıyor. Dikkatli okuyanlar illa ki farkına varacaklardır. Benim okuduğum basımda 3 bölüm yer alıyordu. Yazar 4. bölümü de yazmış ama kitaba ekletmemiş. Daha sonra çıkan basımlarda 4. bölüm ve yazarın neden ilk etapta 3 bölüm yayınlatıp sonradan 4. bölümü eklediğini açıklayan 5. bölüm de yer alıyormuş. O bölümleri okumadığım için şimdilik yorumumu 3 bölüm için yapıyorum. 

Kitap hakkında sayfalarca yazı yazılabilir. Çünkü insanı düşünmeye sevk ediyor. Ben kitabı bitirir bitirmez ne yaptım, ki en çok hoşuma giden kısmı da buydu, kapattım gözlerimi ve şu sözü düşündüm. "Düşüncelerinizin zincirlerinden kurtulun, bedenlerinizin zincirlerini kırın..." Zincirler... Görünmeyen zincirler... Aslında şu yüzyılda özgürlük kavramının ne denli boş bir kavram olduğunu düşündüm. Gözlerimi kapattım, ruhumun yükselişini izledim hiçbirşey yapmadan. Bedenimden ayrılışı, odamda yükselişi, evden, binadan, mahalleden ve şehirden... Şöyle bir göz atınca olan bitene, duvarlar arasına sıkıştırılmış hayatlardan başka birşey görünmüyor desem abartmış mı olurum? Tıpkı martıların günlük meşgalesi gibi, uyan-işe git-çalış-eve gel-yemek ye ve uyu... Ertesi gün aynısı ve ertesi gün de. Martı Jonathan gibi, onun bakışıyla baktım da, bir ömür boyu çalıştırılarak köleleştirilen, görünmeyen zincirlerle bağlı modern kölelikten kurtulmak mümkün müdür sahi? Yıllarca soru sormayan, yetenekleri köreltilmiş, törpülenmiş ve hatta yok edilmiş, kopyala yapıştır metoduyla tek tip insan yetiştiren okulları ne yapacağız peki? 
Martı Jonathan gibi sürüden ayrılıp özgürlüğe ulaşmak mümkün mü peki günümüzde. Sadece karın doyurmayı değil, yaşamın ne denli mükemmel olduğunu, yeteneklerimizi, mükemmel yaratılışımızdaki gizemleri çözebilecek miyiz acaba. Hayatımıza yepyeni bir anlam katabilecek miyiz. 

Kendi adıma şunu söyleyebilirim. Kitabı okurken çokça düşündüm ve belki de hayatımızda Chiang gibi insanlar vardır bizlere yol gösterebilecek, rehberlik edebilecek. Sadece arayış içerisinde olmalı, istemeli ve en önemlisi değişimden korkmamalı... 

Sınırları aşıp kendimizi gerçekleştirme dileğiyle...

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:

0 yorum

POPÜLER YAYINLAR

Ne Okuyacağım?

The Lost Book of Enki: Memoirs & Prophecies of an Extraterrestrial God
Tesla: Anlaşılamamış Dahi
Tanrıların Arabaları
Ermiş
Die Erzählungen und Märchen
Beyaz Diş
Martin Eden
Hayvan Çiftliği
Sofie'nin Dünyası
Dünyanın Merkezine Yolculuk
Küçük Prens
Uçurtma Avcısı
Kitab-ül Hiyel
Tarhun
Sevgi Masalı
Sessizliğin Müziği
The Stairway to Heaven
Her Yerden Çok Uzakta
Kürk Mantolu Madonna
Bin Muhteşem Güneş


Funda's favorite books »